Annelerin çocuklarına sık sık sarf ettiği "benim için her zaman bebeksin" sözünü şu son günlerde daha bir idrak ediyorum… Deniz bebekliğinin son demlerini yaşarken hatta belki de çoktan bir çocuk olduğu bugünlerde…
Geçenlerde hamile bir arkadaşım doğurduğu andan itibaren yine döneceği eski yaşantısı (anlık kararlar, gözü kara planlar, partiler ve hatta yoğun iş temposu) ve bir diğer henüz hamileliği sadece gelecek planlarında olan bir arkadaşım ise çocuk olduktan sonra senelik izninin bir haftasını -ailecek- hep beraber, ikinci haftasını eşiyle baş başa bir tatil yaparak geçirmeyi umduğundan bahsetti…
Bence bir kadının hayatı hamile kaldığın gün hiç olmadığı kadar değişip/dönüşüyor bundan berisi ayağını kendi –bu yeni- yorganına göre uzatmayı öğrenmek… Sonra da düşündüm “ben, eşim, bizim aile öğrendik mi artık?” Kuşkusuz Deniz’in doğduğu ilk günlerde bizlerde birer yeni doğandık.. Gerçekten sorunsuz geçen, hem fizyolojik hem psikolojik açıdan 4/4 lük yaşanmış bir hamilelik döneminden sonra lohusa depresyonu denen şeyle oldukça ağır bir biçimde tanıştım.. Yine aynı hamile arkadaşımın sorduğu “Sence 2.5 aylık olduğunda hep beraber tatile gidebilir miyiz?” sorusuna kendi o dönem psikolojimi düşünerek önce " kesinlikle hayır "sonra belki de aynı dönem onun psikolojisinin çok farklı olabileceğini düşünerek "evet, evet tabii aslında çok çok rahat yaparsınız" dedim…Bana soracak olursanız bir bebeğin hele de Deniz gibi gaz, uyku problemi pek olmamış bir bebeğin en kolay zamanları ilk 6 ay! Ama her anne hamilelikten itibaren kendi kişisel tarihini yazıyor işte …Çocuk büyütme işi biraz bilgisayar oyunu gibi o seviyeyi(level) oynarken ne yapmalıyım, şimdi nasıl olacak diye bocalasan, strateji geliştirsen de yeni bir seviyeye geçtiğinde, geriye dönüp bakınca bir önce ki hep pek bir kolay geliyor…
Bence benzersiz sevgisi, yaşattığı annelik hissi hep bir yana ama ben başladığım bu yeni yaşama -üstelik çalışmayan bir anne olduğum halde- özellikle yemek yeme problemimizi birazcık azalttığımız ve Deniz’in konuşup derdini anlatmaya, hergün söylediği yeni bir şeyle bizleri şaşırtıp güldürmeye kısaca arkadaş olduğumuzu hissettirip, evimizin bireyi olduğunu “kendi” ortaya koymaya başladığı şu son günlerde tam olarak alıştım diyebilirim..
24 Aralık 2010 Cuma
25 Ağustos 2010 Çarşamba
18 Haziran 2010 Cuma
ilk saç traşım ve m.burak'ın doğum gunu!
19 Mayıs 2010 Çarşamba
Erken Tatil (Part I)
1 Mayıs 2010 Cumartesi
Ayakkabı Alışverişi
23 Nisan 2010 Cuma
bugün 23 nisan...
Sanki her tarafta var bir düğün.
Çünkü, en şerefli en mutlu gün.
Bugün yirmi üç Nisan,Hep neşeyle doluyor insan.
İşte, bugün bir meclis kuruldu,
İşte, bugün bir meclis kuruldu,
Sonra hemen padişah kovuldu.
Bugün yirmi üç Nisan,
Hep neşeyle doluyor insan.
Bugün, Atatürk'ten bir armağan,
Bugün, Atatürk'ten bir armağan,
Yoksa, tutsak olurduk sen inan.
Bugün yirmi üç Nisan,
18 Nisan 2010 Pazar
Sevgili Demir iki yaşında!
Sevgili Arkadasım Demir'in 2. yaş günü partisi...
Doğrusu ikram kuvvetliydi. Beyza Abla'nın tabağından yemek pek tatli geldi.
7 Nisan 2010 Çarşamba
its a chopper babe!
işte ilk bisikletim..
Henüz ayaklarım pedallara yetişmiyor ama biraz ustunde oturduktan sonra ters çevirip, her "kendimce" ciddi iş yaparken soylendiğim gibi "geldim geldim" diye soylenip, tamir yapiyorum... Annem beni odada yalnız bıraktığında içerden "geldim geldim" diye bağırır. Ben de onu ciddi bişey yapma efekti olarak algıladım. Birşeye yoğunlaşınca mutlaka "geldim geldim" diyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)